ide Buluşmaları, Gazeteci/Yazar Nora Romi moderatörlüğünde Uzman Klinik Psikolog İpek Gökozan ile başladı. Modern eğitim yaklaşımı, deneyimli öğretmen kadrosu ve eğitim teknolojilerine yaptığı yatırım ile eğitim dünyasında kendine ayrıcalıklı bir yer edinen ide okulları, “Okul, Aile ve Çocuk Üçgenindeki En Temel Zorluklar”ın neler olduğunu konunun uzmanlarıyla tartıştı.
ide okulları, “Okul, Aile ve Çocuk Üçgenindeki En Temel Zorluklar Neler?” konulu söyleşide anne babalarla biraraya gelerek, ailelerin en çok merak ettiği konuları tartıştı. Gazeteci/Yazar Nora Romi moderatörlüğünde gerçekleşen ide buluşmasında, Uzman Klinik Psikolog İpek Gökozan ve ide okulları Okul Müdürü, Eğitim Direktörü Dilek Yakar herkesin aklındaki soruları yanıtladılar.
Her anne baba, çocuğu doğduğu andan itibaren onun geleceği için düşünmeye ve plan yapmaya başlar. Daha yürümeden onu sporcu, konuşmadan uzman olması hayallerini kurar. Çocuğun büyümeye başlamasıyla birlikte endişeler biraz daha hafifliyor, ancak bu süreç içerisinde bocalamalar, tartışmalar ve soru işaretleri devam ediyor. Çocuğun okula başlamasıyla birlikte de bu süreç başka bir noktaya evriliyor ve çok bilinmeyenli denklem haline geliyor.
Kendisinin de aynı süreçleri yaşadığından bahseden Nora Romi, yönelttiği sorularla anne babaların aklına takılan konuları aydınlatırken, onlara kendi deneyimlerinden de örnekler verdi.
Çocukların Okula Gitmek İstememesinin Pek Çok Nedeni Olabilir.
Uzman Klinik Psikolog İpek Gökozan okulun sisteme ya da doğamıza aykırı bir şey olmadığını belirterek, “Doğru yaş ve gelişim basamakları tamamlandıktan sonar, kural ve sınırlara ihtiyacımız var. 3 yaş itibariyle sınırlar başlar. Çocukların okula gitmek istememesinin pek çok nedeni olabilir. İlk yaşadığı okul deneyimi kötü geçtiyse, çocuk aile içinde duygusal sorunlar yaşıyorsa, anne-baba tutumları uygunsuzsa, çocuk sosyalleşmede sorun yaşıyorsa, okula adapte olmasını engelleyecek fizyolojik sorunlar yaşıyorsa veya öğretmeni ile sıkıntılar yaşıyorsa okula gitmek istemeyebilir.”
Ödevin birinci vazifesi; çocuğa sorumluluk duygusunu öğretmek.
İpek Gökozan, ödevin ödev olarak değil bir sorumluluk olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek çocuğun neden ödev yapmak istemediğini anlamanın, altında yatan sorunu keşfetmenin çok daha önemli olduğunu belirtti.
Ödev kavramının eğitimciler için de önemli olduğunu vurgulayan ide okulları Okul Müdürü, Eğitim Direktörü Dilek Yakar, “Ödevin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü ödevin birinci vazifesi; çocuğa sorumluluk duygusunu öğretmek. Örneğin, anaokulunda şöyle yapıyoruz; Yarın meyve salatası yapacağız. Sen bir tane elma getir, sen bir tane muz getir diyoruz. Çocuk bunu ödev olarak algılıyor, hatırlıyor, o sorumluluğu yükleniyor ve ertesi gün okula meyveyle geliyor. Büyüdükçe bu daha farklı sorumluluklara dönüşüyor.” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti; “Ancak, ödevi iyi yapılandırmak gerekiyor. Ödev, bir pekiştirme aracıdır. O dersi anladığını gösterecek kapasitede, seviyesine göre ödev verilmesi gerekiyor.”
Ödev sorumluluk yükler, o gün öğrendiklerini pekiştirir.
Dilek Yakar, “Ailenin, ödev noktasında çok fazla karışmaması gerekiyor. Bu süreçte, hem anne baba öğretmen rolünü üstlendiği için çocukla ilişkisini yıpratıyor hem de ödevle ilgili destek aldığı için öğretmen çocuğun neyi yanlış yaptığını anlayamıyor. Bu noktada çocuğa iyilik yapılmıyor. Ödevi kendisinin yapması ve sonucunu yaşaması gerekiyor.
Artık Sanal Zorbalık kavramıyla da karşı karşıyayız!
Sanal zorbalık kavramının da çok sık görüldüğünü dile getiren İpek Gökozan, çocukları iyi takip etmek gerektiğini belirtti. Gökozan, “Özellikle okulda dışlanan çocuklar, whatsapp gruplarına da dahil edilmiyor, instagram facebook hesaplarının altına olup olmadık yorumlar alıyor vs. Ancak, yakın takip deyince aileler hemen telefonu alıp yasaklıyor. Onun yerine çocuğun duygusal ritmini takip etmek gerekiyor. Zaten onu anlarsınız. Fiziksel agresyonun yeni hali sanal agresyona dönüşüyorsa, hem okul hem aile birlikte hareket etmeli.” diyerek ailelere tavsiyede bulundu.
Mutlu Öğretmen, Mutlu Öğrenci
ide okullarındaki felsefelerinin mutlu öğretmen, mutlu öğrenci olduğunu vurgulayan Dilek Yakar, “Eğitimde iki alana vurgu yapıyoruz. Güçlü bir akademik eğitim ve sağlıklı, duygusal, sosyal ve bedensel gelişim. Bunun için de çocuğun birey olarak kendini güvende hissetmesi gerekiyor. Çocuk, birey olarak saygı duyulduğunu gördüğünde öz güveni gelişir, öz güveni gelişen çocuk ise öğrenir ve mutlu olur. Biz ide’de çocuğun mutlu olduğu bir ortam hazırlıyoruz. Eğitim alanında dünyada kabul görmüş farklı program ve yaklaşımlarla besleyerek eklektik bir bakış açısı oluşturduk.” dedi.
Konuklara da soruları ve aktif katılımları için teşekkür eden Nora Romi, çocuklarımızla girdiğimiz iletişimde önce anne baba olduğumuzu unutmamız gerektiğini dile getirerek söyleşiyi sonlandırdı.
Anne babalar söyleşideyken, çocuklar da ide Winter Fun atölyesinde keyifli bir gün geçirdiler. 21. yy’ın öğrenme metotları arasında yer alan ve üretim odaklı düşünme becerisini geliştiren Lego ve Bricks4Kidz’in özgün modellerini kullanarak kar kraliçesi, kardan adam, atlı kızak gibi çeşitli kar araçları inşa ettiler.